TARİHİ İSTANBUL RESTORANLARI

Bu emektarlar yıllardır, hatta bazıları asırdır, İstanbulluları doyuruyorlar. Aralarında Ali Muhiddin Hacı Bekir gibi dünya litaratürüne lokumu sokan dev ustalar var. Parmak yedirmek onların işi.

Orient Ekspres

1883 ile 1977 yılları arasında, Paris –  İstanbul hattında servis veren Express d’Orient, yani Doğu Ekspresi, döneminin en ikonik trenlerindendi. Ünlü politikacılardan sanatçılara birçok kişiyi İstanbul’a taşırdı ve dolayısı ile Orient Ekspres restoranı ile birlikte Sirkeci Garı ülkenin dışarıya karşı yüzüydü. Artık Ekspress d’Orient yok ama restoran hala misafirlerini ağırlamaya devam ediyor. 50’lerdeki görkemi olmasa da, Türk yemekleri servis eden mutfağı ile dünyanın en iyi gar restoranları arasına girmiş. Ayrıca hala Sirkeci taraflarını ziyaret eden turist gruplarının uğradığı yerlerden. Fiyatlar da gayet makul.

Rejans Rus Lokantası 

Rus ihtilalinden kaçan 3 arkadaşın, 1932’de İstanbul’a gelip Turkuaz adlı Rus Restoranı’nı (1924) devralması ile başlayan neredeyse asırlık hikaye… Atatürk’ün her geldiğinde 2 numaralı masayı ayırtması ile bilinen ve 1938’den beri de onun masasını rezerve tutan restoran 2015’te kapandığında bir tarihi değeri daha yitirdiğimize kahrolduğumuz Rejans tekrar açılmış! 360’ın kurucularından olan Güney Afrikalı şef burayı tekrar hayat döndürmüş, hem de aynı yerde, aynı ambiyansta (renove edilip, elden geçmiş tabi). Menü geliştirilmiş, Rus yemeklerine başka ülkelerden lezzetler de eklenmiş. 

Köfteci Arnavut

Balat’ta 1937’den beri var olan, aslında Mavi Köşe ismiyle açılsa da ününü Köfteci Arnavut olarak yaymış lokanta. Köftesi, piyazı, ciğeri, kıbrıs tatlısı ve şimdilerde çok bilinse de eskiden çok daha az duyduğumuz trileçesiyle (arnavut tatlısı olarak da geçiyor) meşhur olmuş, zaten olayı da çok fazla çeşit yapmak yerine çok lezzetli birkaç çeşidini devam ettirmek. Aman trileçe zaten her yerde var demeyin, giderseniz mutlaka deneyin gerçekten farkı anlayacaksınız. Küçük ve az yemek seçeneği olan bir yer olduğu için birazcık ye-kalk konseptli. Köfte ve tatlı her gün var, ciğer sadece salı ve cuma günleri çıkıyor. 

Ayaspaşa Rus Lokantası

Gerçekten otantikliğini kaybetmemiş, 1943’ten beri lezzetli yemekleriyle parmak yedirten bir lokanta. Burası Gümüşsuyu’nda şirin, şık, temiz bir yer. Borç çorbası, sarı vodka gibi birçok farklı ve alışılmadık lezzetler var. Bu yüzden hepsini bir seferde denemeniz zaten imkansız olacaktır. 

Tarihi Bankalar Lokantası

1947’de Karaköy’de açılmış, açıldığı dönemlerden beri özellikle Bankalar Caddesi’ndeki sigorta ve banka yöneticilerinin ve çalışanlarının tercih ettiği bir lokanta. İstanbul’un en iyi esnaf lokantalarından biri burası fakat fiyatlar ortalama esnaf lokantalarının biraz üzerinde. Her zaman bulunan et, balık, tavuk yemek çeşitleri dışında her gün farklı çıkan menüleri oluyor. Sitelerinde haftalık olarak o haftanın günlük yemek menülerini ve fiyatlarını bulabilmeniz çok kullanışlı gitmeden önce oradan kontrol edebilirsiniz. Hünkar beğendi, köfte ve efsane ermeni tatlıları en lezzetlilerinden. 

Kanaat Lokantası

Üsküdar’ın en eskisi, rengarenk zeytinyağlılar ve tatlılarla insanın karar vermesini zorlaştıran vitriniyle güzel bir esnaf lokantası Kanaat Lokantası. Tabi uyarmakta fayda var ki yemekler biraz yağlı ve fiyatlar klasik esnaf lokantalarına kıyasla biraz pahalı. İmza lezzetleri Özbek pilavı, beğendili kebap, tandır, kuzu kapama, orman kebabı, elbasan tava… Üstüne de ekmek kadayıfı veya ayva tatlısı.

Hacı Abdullah Lokantası

Beyoğlu’ndaki 1888 tarihli Hacı Abdullah Lokantası, İstanbul’un en eski Osmanlı Mutfağı restoranlarından. Ustadan çırağa usulü giden bir geçmişi var. Kuzu tandır ve incik, elbasan tava, hünkar beğendi, karışık komposto, çeşitli turşular buranın geleneksel lezzetlerinden. Hatta özellikle frambuaz kompostosuna denk gelirseniz kaçırmayın deriz. Rengarenk turşu ve kompostolardan oluşan vitrini de çok nostaljik. Yemekler esnaf lokantası gibi ancak dudak uçurtuyor.  

Meşhur Sultanahmet Köftecisi

Meşhur Sultanahmet Köftesi’nin isim babası olan Selim Usta’nın yerinde bir porsiyon ızgara köfte yanına piyaz, üstüne de irmik helvası, yerli olsun yabancı olsun 1920’den beri yolu Sultanahmet’e düşen herkesin mutlaka bir kere tatmış olduğu ve tatması gereken lezzetlerden. Önünde kuyruklar olduğu da oluyor. Fakat burada kredi kartının geçmediğini hatırlatalım. 

Tarihi Meşhur Kurufasülyeci Erzincanlı Ali Baba 

Süleymaniye Cami’nin yan sokağında 1924’ten beri vızır vızır işleyen bir işletme. Elbette mutfağın imza yemeği kurufasülye ama menüde başka Osmanlı mutfağından kebaplar ve güveçler gibi seçenekler de var. Yemeğin üstüne gelen kabak tatlısı da ayrı bir güzel.

Yanyalı Fehmi

Dedesi Yunanistan Yanya’dan göç etmiş olan Fehmi Efendi’nin 1919’da, zamanında sarayda aşçı olarak çalışmış ustası Hüseyin Efendi ile açtığı Türk Mutfağı lokantası bugün hala aynı yerinde. Çorbaları, zeytinyağlıları, islim kebabı, elbasan tava, paşa kebabı gibi et yemekleri ünlü.

PASTANELER

Baylan Pastanesi

İstanbul’un en eski en köklü pastanelerinden bir tanesi olan Baylan Pastanesi her ne kadar zamanında ilk şubesini 1923’de Beyoğlu’nda ikinci şubesini de Karaköy’de açmış olsa da bugüne kadar kapanmadan gelen en eski şubesi Kadıköy çarşı içindeki 1961 tarihli 3. şubesi. Şu an Bebek sahilde de bir şubesi var. Baylan, bir efsaneye ismini vermiş pastanelerden. Kup Griye adlı dondurma, karamel, badem ve kremadan oluşan şaheser bu pastaneden çıkma. Bugün Kadıköy çarşıya gelip Baylan’da nostalji yapmanın yeri ayrı. Adisababa, Trüf ve makaronları, likörlü çikolataları da çok başarılı tatlarından.

Vefa Bozacısı

Türkiye’nin neresinde yaşarsanız yaşayın Vefa Bozacısı’nı duymuşsunuzdur diye düşünüyoruz. Çünkü tam 140 yıllık, şimdilerde dördüncü nesil torunun işlettiği, boza denince akla gelen ilk isim Vefa Bozacısı. Hele kış aylarında birazcık tarçın ve tabiki sarı leblebiyle oldukça seveni var burasının. 1876’da açıldığı yıldan beri adını aldığı Vefa Caddesi’nde yani Fatih’te bulunuyor. Oralardan geçerseniz mutlaka tadın bu lezzeti.

İnci Pastanesi

Yaklaşık 70 yıldır Beyoğlu’nun en meşhur tatlıcılarından İnci Pastanesi. Özellikle profiterolü en dillere destan olmuş lezzeti. Birkaç sene önce yer değiştirmek zorunda kalsa da lezzetinden ve gelenekselliğinden bir şey kaybetmemiş. Profiterolü en özel lezzeti olsa da diğer tatlıları da bir o kadar güzel. 

MEYHANELER

Kör Agop Meyhanesi

1938 yılından beri Kumkapı’da 3-4 masayla açılmış İstanbul’un en eski meyhanelerinden biri. Özellikle balık çorbası ve mezelerinden topik ve sıcak pilakisi en sevilenlerinden. Çok büyük veya çok çeşide sahip olan bir meyhane değil ama otantikliğini koruyor.

Agora Meyhanesi 1890

Agora Meyhanesi yaklaşık 120 yıllık bir meyhane ve son birkaç senedir yönetmen Ezel Akay da buranın ortaklarından. Bir iki sokak ötede Balat Agora Meyhanesi adında başka bir meyhane var ve asıl eski olana gitmek isteyenler karışıklık yaşamamak için dikkatli olmalılar. Agora Meyhanesi İstanbul’un en eski ve salaş meyhanelerinden. Mezelerine ve ortamına bayılan çok, özellikle meyhane kültürünü sevenler İstanbul’un en iyilerinden olduğunu her fırsatta dile getiriyorlar. Mutlaka gidilip görülmeli.

Tarihi Cumhuriyet Meyhanesi

1920’li yıllardan beri İstanbul’un en eski ve meşhur meyhanelerinden biri Cumhuriyet Meyhanesi. Aslında daha da eskiden Rumlar tarafından işletilirmiş ama kendini cumhuriyet ve Atatürk sevgisinden ötürü 1923’te kurulmuş kabul ediyor. Atatürk de buraya Kulüp Rakı içip, beyaz leblebi yemeğe uğrar, hep 5 numaralı masasına otururmuş. 10 Kasımlarda masası Ata'yı bekliyor ve müşterilere leblebi ikram ediliyor. Eski dönemlerin ruhunu koruyan nostaljik meyhane, fasıl yapmak istiyorsanız en keyifli mekanlardan biri. Eski tadını tam olarak koruyamasa da, meyhane kültürünü en iyi tanıyabileceğiniz yerlerden olduğu için denemeye değer. Rezervasyon yapmanızı öneririz. 

Madam Despina Meyhanesi

Kurtuluş’ta oldukça eski bir ermeni meyhanesi. Yemeklerinden çok o nostaljik ve salaş havasını tatmak için tercih edilen bir yer. Ara sokakta minik bir mekan. Akşamüstü 5’le gece 12 arası açık.